Skip to main content

Avrupa Birliği için dikkat çekici değişiklikleri ülkemizde görmemek elde değil. Ancak son elli yıl hatta yüz yıl bile diyebilirim, emperyalist olmadığını iddia eden Avrupa tarafından dayak üstüne dayak yiyoruz.

 

Kurtuluş Savaş ve Cumhuriyetimizin kurulduğu zamanlarda ki hal ve durumları hatırlayın! Lozan Barış Antlaşması için süren görüşmelerde bile Türkiye’yi tanımayan Batı, geleceğimizi entrika dolu şartlarla ipotek altına almaya çalıştı. Bunu Mustafa Kemal Paşa döneminde başaramasalar da sonraki hükümetlerimizin ve şimdiki hükümetimizin siyasi hataları yüzünden başarmış gibilerdir. Ancak “Egemenlik”in millette olduğunu bilmeyen millet bunu yeni yeni anlamaya ve bazı sorunlarda çözüm aramaya başlamıştır.  İsmet Paşa’nın (İsmet İnönü) eşi ile beraber olduğu Lozan görüşmelerinden sonra ki bir sözünü hatırlatmak isterim. Şu; “Berbat, kırk paralık bir menfaat için bir milleti satar bunlar.”. Evet her ne kadar suratlarında gülen maskeler olsa da onlar hâlâ kırk paralık menfaat için bir milleti yok etme cesaretini ve cahilliğini gösterebilecek tek dişi kalmış canavar. Ancak şunu da unutmayalım ki medeniyetleri bize örnek olmuş ve onlardan daha ileriye gidebilmek için çok işler yaptık ve yapacağız da. Bizler Avrupa’da ki ilim ve irfanı örnek aldığımız zaman bu gerçek bir örnek alma olacaktır. Görüyorum ki Avrupa’yı şu birkaç tanesini yazdığım başlıklar altında örnek alan ve inceleyenler var. Gece hayatı, kültürleri(!), yalanları ve DİLİ! Bunlar sadece bir kaçı. Bunun yanlış olduğunu anlamalı ve biran önce bu ilkellikten vazgeçmeliyiz.

“Yurtta barış, dünyada barış” sözünü unutmuyor ve hâlâ bu sözün arkasında durarak onu benimseyerek her zaman barışçıl yaklaşımlarımızı kötüye kulanlar var. Bazen AB’de bunların arasında kendini gösteriyor ancak başarılı bir siyasetle bundan kurtuluyor. Hatta iddia ediyorum ki, bu yaptıklarını bir olayla kışkırtarak bunca sene topraklarımızda barış içinde yaşadığımız Kürt, Ermeni ve daha başka kişilerin üstüne atabiliyorlar. Aramızı bozabiliyorlar. Bu arada şunu da belirtmeliyim ki “AB” diye adlandırdığım kurumdaki ülkelerin bu işlere dolaylı yolan katıldığı kanısındayım. Kendini doğrudan gösterebilen sadece Amerika ama onun da Bizans’ı hatırlatan entrikaları da yok değil. Kırk paralık menfaat için bir milleti yok etmeye çalışan Amerika’dır. Petrol ve Irak… Peki, petrol bitince ne olacak? Yeni enerji kaynakları, yakıt kaynakları bulunmaya çalışılacak. Bor madeni de onların en gözdesi olacak. Evet, anladığınızı ve “Türkiye’de çok zaten…” dediğinizi de kestirebiliyorum. Peki, AB’ye girdiğimizi düşünün ve dünyada petrol bitmiş bor madenlerinin kazıldığını canlandırın gözünüzde. AB ülkeleri bizle siyasi anlaşmalar yapıp kaynaklarımızı kullanmaya başlamazlar mı? Şuan bile bunu yaparken. Yarın’ı görmek gerekir unutmayalım! Bir nevi kapitülasyonlara tekrar döneriz. Tarih tekerrürden ibarettir unutmayalım! Bunları düşünerek yaklaşmalıyız bazı olaylara, ben sadece küçük bir parçadan konuyu ele aldım, ekonomi de diyebilir politika da diyebilirsiniz. İsterseniz saçmalık da diyebilirsiniz. Ben “düşünceleri özgürce ifade etme” hakkımı kullanıyorum.

Peki, sizler, Egemenliğin kayıtsız ve şartsız sizde bulunduğunu bilen ya da bilmeyen Türkiye Vatandaşları, etrafınızda neler olup bittiğini merak etmiyor musunuz?

 

Emre Alkaç
04.02.2007

Leave a Reply